بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُۥ مِن صَلْصَٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ٣٣

Ben, dedi: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın insana secde etmem.

– İbni Kesir

قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ ٣٤

Buyurdu ki: Öyleyse çık oradan. Sen, artık kovulmuş birisin.

– İbni Kesir

وَإِنَّ عَلَيْكَ ٱللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ ٣٥

Muhakkak ki ceza gününe kadar la'net sanadır.

– İbni Kesir

قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ ٣٦

Dedi ki: Rabbım; beni hiç olmazsa tekrar dirilecekleri güne kadar ertele,

– İbni Kesir

قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ ٣٧

Buyurdu ki: Şüphesiz sen ertelenenlerdensin.

– İbni Kesir

إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ ٣٨

Bilinen gün gelene kadar.

– İbni Kesir

قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِى لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ ٣٩

Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.

– İbni Kesir

إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ ٤٠

Ancak içlerinden ihlas verilen kulların müstesna.

– İbni Kesir

قَالَ هَٰذَا صِرَٰطٌ عَلَىَّ مُسْتَقِيمٌ ٤١

Buyurdu ki: İşte, Benim taahhüd ettiğim dosdoğru yol budur.

– İbni Kesir

إِنَّ عِبَادِى لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَٰنٌ إِلَّا مَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْغَاوِينَ ٤٢

Muhakkak ki kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olmaz. Ancak sana uyan sapıklar müstesna.

– İbni Kesir

وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ ٤٣

Şüphesiz onların hepsine vaadolunan yer, cehennemdir.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu